I Wonder If


I wonder if, diye başlayıp na böyle saatlerce İngilizce felsefeden sanata, siyasetten spora herşeyi sorgulamak isterdim ama bunu yapmayacağım. I wonder if dedim çünkü ACABA demeden ACABA demenin başka yolunu bilemedim. Bir de fonetik kaygılar var tabi.

Niye acaba dediğim fena halde spoiler içeriyor. Yazının sonunda verdiğim habere direkt linke tıklarsanız detaylara kavuşabilirsiniz tabi.

Nasıl olduğunu hala anlayamadan girdiğim Friend Feed ortamında siminya (simincanım benim ya)nın yaptığı yorum neticesinde gördüğüm trajik-komik haberi sizlerle paylaşmak istedim. Zira ciddi olamayacak kadar absürd bir durum ama ciddi ne yazık ki!

Bağlantılara tıklamayıp buralardan henüz uzaklaşmamış canlarım, ciğerlerim, kuzu sarmalarım ve yaprak dolmalarım için özet geçmek adına, durumdan şöyle bahsetmem yanlış olmaz sanırım, bir abi var, bu ölmüş, mezarında dirilmiş ve sonra tekrar ölmüş. Allah düşmanımın başına vermesin yav. Hani suratta ufak bir gülümseme oluştursa da insanın kendi başına geldiği düşünüldüğünde çok kötü bir his bırakmıyor da değil.

Kasvet bulutlarını dağıtmak adına zihnimde hatırlattığı fıkrayı da yazıp huzurlarınızdan ayrılıyorum, aloha!

vakti zamanında ölü sevici bir adam, ölü yıkayıcı olarak kendine kariyer yapmış. köylüler gasilhanede ne haltlar döndüğünü biliyor fakat ispat edemiyorlarmış. kahvede otururlarken köyün en irisi en kuvvetlisi olan adam, durun ya demiş, ben ölü taklidi yapayım. böylece tam iş üstündeyken yakalarız. köylüler bu fikri tutmuş. herşeyi hazırlamışlar. adamı bir güzel ölü gibi göstermişler. sokmuşlar gasilhaneye. ölü sevici abimiz de girmiş gasilhaneye. kapıları kapamış. içerde bir patırtı bir gürültü falan... kan ter içinde çıkmış odadan kapıyı ardından zar zor kapayarak: "getiriyosunuz yarı ölüleri, öldürene kadar anam s..ildi be!"
 Habere direkt link


art

Zurnanın Sesi Yakından

Hesapladım, şu an kullandığım pcyi alalı 6 seneyi geçmiş. Tabi alındığı haliyle durmuyor, zamanla kasayı terkeden parçalar oldu, yeni parçalar eklendi. Her biri ayrı hüzün, ayrı mutluluktu benim için. Hah bu dediğime inandıysan sitenin adına bir daha bak sonra okumaya devam et bebeğim.

Evet ciddi değildim.

Neyse, özet geç piç denmeden, esas hadiseye gelirsek; durum bilgisayar fanlarının (ki hepi topu 3 taneler, biri psu'da biri kasada biri de işlemcide) tozlanmasından oluşan sese biriken sinirimin bünyede yarattığı huzursuzluk üst seviyelere çıkınca söktüğüm gibi kasayı çitilemeye giriştim. İyi de oldu kafam kadar toz çıktı. Ama ufak bir sorun var, artık kasadan daha fazla ses geliyor. Hatta öyle bir zıııırrr sesi geliyor ki, bu durumu kabullenemeyen ve gururuna yediremeyen beynim artık o fan sesini zurna sesi gibi algılamaya başladı. Üstümde ben Anadolu çocuğuyum havasıyla fan sesini dinliyorum mutlu mesut. Bir şey ler i bozdum ama hadi hayırlısı.

Sahi bu birşeyler ayrı mı yazılıyordu acaba yav. Gerçi ben de ayırma işini biraz abartıp içimdeki uyuyan bölücüye uyan geldik demişim.

Spayla Mis Gibi Popolar

Selpak spa diye bir tuvalet kağıdı çıkarmış. Islak mendilin kurusuyla kıçını silmek isteyen insanlara göre bir ürün çıkarmış diye özetleyebilirim durumu. Böyle kokulu mokulu, g.tte spa etkisi yaratan bir ürünmüş. Normal tuvalet kağıdından hatrı sayılır şekilde pahalı olduğu için, zenginin kıçı bile farklı oluyor be amçoğlu. Benim esas takıldığım nokta bu ürünün reklamları yav. Şimdi reklamımız şöyle vuku bulmakta; daşş bir ablam tuvaletten çıkıyor, o sırada gazete okuyan abim bir bakıyor, tekrar gazeteye dönüyor sonra tekrar bakıyor. Hani ablamda bir değişiklik var ama... Tamam da nerden anladın ki? Yani önceden ablam bok kokuyordu da, Selpak spa dan sonra odaya girince bahar kokuları mı geldi odaya? Zira o odaya girerken çiçek efektleri de vermediler...
Abim repliğini söyler;
-mphss mphss... Bitanem ne güzel koktu g*tün...
 Ve arkaplandan slogan gelir!
-Bahar kokulusu var, okyanus kokulusu var... Selpak Spa... Artık zıçtığınız belli olmayacak!

Art
 

Kopi-Rayt!

Kopirayt da denmekte gerçi kendisine ama kullanım ve kıllanım koşulları sanki daha bir türkçe, daha bir bizden, senden benden geldi kulağıma ya da parmağıma...Buralarda bir yazıyı beğendiysen eşle dostla paylaşmaktan çekinme. Yok eğer, o yazının tamamımın veya bir kısmının senin olduğunu düşünüyorsan, veya içindeki bir öğenin senin olduğuna inanıyorsan, arkadaşım de ne iş? Haberleş benimle... Hacı ne iş diye sor bana. Bir sor neden diye... Belki de istemeden yaptım?! Öyle işte, aklına takılanı sor bana. Yazının altına yorum yap veya mail at. Mutluluğun resmini bulursan bana da forwardla hatta. Sahi o forward mailleri de hiç sevmem be... Ama mutluluğun resmi bir başka be cankanım... Yolla bana, forwardla... Unutma ama hemi?

Firefox güzel gösteriyor...

Bu site en iyi firefoxta görüntülenir. Evet yandaki abla kadar iyi bir şekilde görüntülenmese de, sitenin genel olarak bazı ayarları, görüntü hedeleri falan filan firefox ile daha bir cillop olmakta. Renkliler daha renkli beyazlar daha beyaz gözükmekte. Firefox evinizin tilkisi... Kullanın kulandırtın. Bu vesileyle eğer siteyi ziyaret ediyorsa pek sevgili fox-kızı Alexandra Ansgar(ki kendisi resimdeki apla)’a ve Avşar kızı Hülya Avşar’a da sevgilerimi sunuyorum. Sahi neden Avşar kızı? Yani bi Sevtap Parman’a neden parman kızı denmiyor ki? Bak merak ettim şimdi.

Portakalı saydım...

O değil de benim portakalı soyup, başucuma koymam gerekiyordu, yanlış yaptım. neyse...

kişi taze düştü.