Kim

Formspring de gelen bir soru üzerine aslında önceleri de aklımda olan bir iş yapmaya karar verdim. Kendimden bahsedeceğim bir yazı yazacaktım. Madde madde yapmanın daha kolay olduğuna inanıyorum.
  • Kendimi anlatmakta başarısızımdır. "Kendimi anlatmak" için başlayabileceğim en uygun yönüm de bu.
  • Dağınığımdır ama dağınıklığı hiç sevmem aslında.
  • Bir önceki madde sadece bir başlangıç. Hep kendi içimde çelişirim. İçimde sanki biri siyah biri beyaz 2 köpek var durmadan didişiyorlar, kavga ediyorlar. Karar vermem gerektiğinde en ince detayına kadar düşünmeye çalışırım ama muhakkak bir yerlerden açığım çıkar. Hatta o açık genelde herkesin aklına gelip de benim aklıma gelmeyen bir açık olur.
  • Mükemmeliyetçiyimdir.Bu yüzden herkesi memnun etsem bile kendimi memnun edemem.
  • Mükemmeliyetçi olmam tatminsiz olduğum anlamına gelmiyor ama. Basit şeylerden de mutlu olabilirim, kusurlu hatalı şeylerden...
  • Çok fazla müzik dinlemem, onda da maksimum haz almaya çalışırım. Bu yüzden "trance"i çok severim. Alkolün veremediği keyfi bana trance verir diyebilirim. 
  • Lays severim. 
  • Vodka ve bira içerim. Aslında çok fazla alkol almam. Milyon yılda bir. Birayı ner nevi kızartmanın yanında, vodkayı da her daim taze satılan kuruyemiş (kuruyemiş kağıtlarının üzerindeki her daim taze yazısı beni çok derinden etkiler) ile içmeyi severim.
  • Denizi severim.Hatta denize aşığım. Denize tutkuyla bağlıyım. Herhangi bir kıza böyle tutkuyla bağlı olsaydım çoktan evlenmiştim.
  • Denizi çağrıştıracak herşey hoşuma gider. Laciverdi bu yüzden çok severim. Veya üzerinde yelken olan tşörtlere bayılırım. Veya ne bileyim, lacivert-beyaz-kırmızı üçlüsünü içeren herhangi bir nesne gözüme hoş gelebilir.
  • Domatese alerjim var. Çok yersem döküntülerim oluyor. Hele bu alerji yazın ayyuka çıkıyor. Ha manyak mısın ne işin var domatesle diyenler için geliyor bir sonraki madde;
  • Çiğ sebze yemeye bayılırım. Dolabı açıp domates yıkar yerim mesela aklıma eserse. Veya salatalık(aka hıyar, aka badem) yıkar yerim. Havuç yiyebilirim. Buraya kadar e bunu ben de yapıyorum diyenlere geliyor bir sonraki sebzemiz de, kırmızı lahana ve tatlı kırmızı bibere ciddi platonik hisler besliyorum. Yenebiler çiğ sebzelerin alayını yerim. Hatta kerevizin ağızda bıraktığı o tada biterim. Süt mısırı çiğ çiğ yiyip bütün gün karın ağrısından ölsem bile üzülmem, ah demem. O acı bile güzel gelir. Hem ne demiş şair, acı çekmek özgürlükse, ama çok acıyor be! Yemeyin süt mısırı çiğ çiğ. Sonra içinizden mısır ağacı çıkar.
  • Küçükken annem beni çok fena kandırırdı. "Bi çocuk varmış..." şeklindeki cümle kalıplarındaki o çocuğun ne bok yiyen bir tip olduğunu canlandırırdım kafamda da... Sonradan Eminem'in Stan şarkısındaki gibi farkettim, asiktir o çocuk bendim!
  • İnatlaşmayı severim. Çünkü karşımdakinin de en az benim kadar inatçı olduğunu bilirim. Aslında o da en az benim kadar o inatlaşmadan keyif alır, ama farkında değildir. Dayanamaz, patlar; "çok inatçısın!" diye... "E hoca bu durur mu, patlatmış cevabı" kıvamında bir hayat sürüp, aslında kendileri bu kadar inatçı olmasa benim de kimseyle inatlaşamayacağımı söylerim mesela. Sonra da kötü insan olurum. Evet söyleyiş üslubumdan da kaynaklanıyor. Ama alay etmiyorum aslında o an be. Çok eğleniyorum.
  • O pis sırıtma da alay ettiğimden değil aslında çok eğlendiğimden oluyor hep mesela. Fakat insanların gözünde ukala oluyorum. Çok bilmiş oluyorum. Olsun ya, ukala insan kendine güvenendir diye düşünüyorum, al işte ukalasın oluyorum. Daha çok ukala oluyorum, "the ukalaest" oluyorum!
  • Aslında ukala değilim -belki çok az vardır bilemiyorum- sadece insanları (aslında herşeyi) gözlemeyi seviyorum. Ve insanların kendilerini bu kadar az tanımalarına hem şaşırıyor hem de eğleniyorum. O dudağımı bükerek yaptığım tespitler de hep bu yüzden işte.
  • Allah'ın kuluyum ama kimsenin elçisi değilim. Laf taşımayı da, arkadan laf etmeyi de pek sevemiyorum. Dedikoduyu başaramıyorum bile! Bu yüzden hep "altan ayşegülle çıkarken, nejlaya da çıkmış" tarzı muhabbetlerden en son benim haberim oldu.
  • Doktorlardan korkuyorum. Hep daha morfin tutmamış dişimi çekemediği için üstüme çıkan ssk dişçisinin yüzünden. Evet diri diri dişimi çekmişti karı!!! O değil de kafamın arkası yarılmıştı onda da uyuşturmadan dikmişti adam be. Ne acılar çekmişim ben ya.
  • Dövme yaptırırsam kasığımın sol tarafına, burnu sağa gelecek tribal bir denizatı yaptırmak istiyorum. (bkz: aha da bu) Sol bacağımın da bilek üstünden sağ iç kısmına ufak bir çıpa yaptırmak istiyorum ciddi ciddi. Ama iki korkum var, biri acısı, ötekisi de ya sıkılırsam düşüncesi. 
  • Anne sütü terk profesyonel erkeğim mesela yirmi küsür senedir.
  • Uykusuzken çok alıngan, asabi, ters vs olabilirim. Doymam, ama çok yiyip kusabilirim. Hatta uykusuzken az da yesem kusabilirim. Uykusuzluk mideme vurur. Niye bilmiyorum.
  • Çok güzel boş bulunurum mesela. Muhakkak bir anda birşeyler boşluğuma gelip saçmalamış olabilirim. Ya da o anki düşüncemle ortam hakkında bir bağlantı kurmaya çalışırken helak olabilir, bitap düşebilirim.
    devamı gelecek. ara ara güncellerim burayı aklıma geldikçe...
 

Kopi-Rayt!

Kopirayt da denmekte gerçi kendisine ama kullanım ve kıllanım koşulları sanki daha bir türkçe, daha bir bizden, senden benden geldi kulağıma ya da parmağıma...Buralarda bir yazıyı beğendiysen eşle dostla paylaşmaktan çekinme. Yok eğer, o yazının tamamımın veya bir kısmının senin olduğunu düşünüyorsan, veya içindeki bir öğenin senin olduğuna inanıyorsan, arkadaşım de ne iş? Haberleş benimle... Hacı ne iş diye sor bana. Bir sor neden diye... Belki de istemeden yaptım?! Öyle işte, aklına takılanı sor bana. Yazının altına yorum yap veya mail at. Mutluluğun resmini bulursan bana da forwardla hatta. Sahi o forward mailleri de hiç sevmem be... Ama mutluluğun resmi bir başka be cankanım... Yolla bana, forwardla... Unutma ama hemi?

Firefox güzel gösteriyor...

Bu site en iyi firefoxta görüntülenir. Evet yandaki abla kadar iyi bir şekilde görüntülenmese de, sitenin genel olarak bazı ayarları, görüntü hedeleri falan filan firefox ile daha bir cillop olmakta. Renkliler daha renkli beyazlar daha beyaz gözükmekte. Firefox evinizin tilkisi... Kullanın kulandırtın. Bu vesileyle eğer siteyi ziyaret ediyorsa pek sevgili fox-kızı Alexandra Ansgar(ki kendisi resimdeki apla)’a ve Avşar kızı Hülya Avşar’a da sevgilerimi sunuyorum. Sahi neden Avşar kızı? Yani bi Sevtap Parman’a neden parman kızı denmiyor ki? Bak merak ettim şimdi.

Portakalı saydım...

O değil de benim portakalı soyup, başucuma koymam gerekiyordu, yanlış yaptım. neyse...

kişi taze düştü.