Ekim zamanı

1 haftadır birşeyler yazmadığımı farkettim. Meşguliyetler içerisinde zaman bulamadım sanırım. Aöf yle uğraşıyorum, kayıt işlemleri falan... Yarın öbürgün resmen öğrenci olacağım yine. Hem de okula gitmeden : ) AÖF nin böyle bir güzelliği var. Bir öğrencinin sahip olduğu her hakka sahipsin ve okula gitmiyorsun. Oh la la... Gerçi normal üni mezununa göre iş imkanı biraz daha daralıyor ya. Onu da bittiği zaman düşünürüz artık :)


Ekim ayının neredeyse ilk haftası bitti bile. FilmEkimi festivali başlıyor yine. Gidecek olanlar varsa şimdiden söyleyeyim, festival kapsamında gösterilecek olan Five Minutes of Heaven'a gitmeyin. Önceki yazıma bakarsanız iyi olur bu konuyla ilgili. Diğer filmleri bilmiyorum ama, çok dikkatimi çeken, ismini okuyunca heyecanlandığım bir film bulamadım. Bu aralar zaten bir tek Inglourious Basterds var ismini duydukça heyecanlandığım. Tarantino'dan sebep, güzel bir film olmasını bekliyorum. Tamam hayatımı değiştirecek nitelikte bir film beklemiyorum zaten ama... Yine de daha önce denenmemişi denemiş olduğuna dair duyumlar aldım. Merakla izleyeceğim günün gelmesini bekliyorum. İzleyeceğim gün ne zaman gelir, onu hiç bilemiyorum ama. Bir de şu filmin adını öğrenebilsem :) filmin adını oluşturan 2 kelime de değiştirilmiş. Onun sebebini merak etmiyor da değilim,ama onu da özellikle araştıracak kadar da merakta değilim ne yalan söyleyeyim. En fazla gugıl'a soruyorum söylüyor.

Şimdilik söyleyeceğim fazla da birşeyim kalmadı. Hoş, yazıya başlarken de birşeyler söylemeyi planlamıyordum ya... Fena nezle olacağım gibi duruyor. Burnum çeşme oldu, durmak bilmiyor.

"Ekim zamanı" yazısına bir kimsecik bile yorum yapmamış!

Yorum Gönder

Çok mecburi değilse küfür etmeyin. Bir de emoysanız yorum falan yazmayın. Yazacaksanız da düzgün bir Türkçe ile yazın. Olm vallaha anlamıyorum lan!

 

Kopi-Rayt!

Kopirayt da denmekte gerçi kendisine ama kullanım ve kıllanım koşulları sanki daha bir türkçe, daha bir bizden, senden benden geldi kulağıma ya da parmağıma...Buralarda bir yazıyı beğendiysen eşle dostla paylaşmaktan çekinme. Yok eğer, o yazının tamamımın veya bir kısmının senin olduğunu düşünüyorsan, veya içindeki bir öğenin senin olduğuna inanıyorsan, arkadaşım de ne iş? Haberleş benimle... Hacı ne iş diye sor bana. Bir sor neden diye... Belki de istemeden yaptım?! Öyle işte, aklına takılanı sor bana. Yazının altına yorum yap veya mail at. Mutluluğun resmini bulursan bana da forwardla hatta. Sahi o forward mailleri de hiç sevmem be... Ama mutluluğun resmi bir başka be cankanım... Yolla bana, forwardla... Unutma ama hemi?

Firefox güzel gösteriyor...

Bu site en iyi firefoxta görüntülenir. Evet yandaki abla kadar iyi bir şekilde görüntülenmese de, sitenin genel olarak bazı ayarları, görüntü hedeleri falan filan firefox ile daha bir cillop olmakta. Renkliler daha renkli beyazlar daha beyaz gözükmekte. Firefox evinizin tilkisi... Kullanın kulandırtın. Bu vesileyle eğer siteyi ziyaret ediyorsa pek sevgili fox-kızı Alexandra Ansgar(ki kendisi resimdeki apla)’a ve Avşar kızı Hülya Avşar’a da sevgilerimi sunuyorum. Sahi neden Avşar kızı? Yani bi Sevtap Parman’a neden parman kızı denmiyor ki? Bak merak ettim şimdi.

Portakalı saydım...

O değil de benim portakalı soyup, başucuma koymam gerekiyordu, yanlış yaptım. neyse...

kişi taze düştü.