Netmişler Sana

Uyarı: Bu yazı yoğun miktarda youtube linki içerdiğinden, televizyonunuzun dns ayarlarıyla oynayınız. Hışırtı bizden kaynaklanmamakta.
Uyarı #2: Bu yazı bir trance incelemesi olacaktır, fakat trance dinlemeyen biri de pek ala bahsedeceğim farklılıklardan anlayacaktır.


Bu aralar kendime trance molası verdirtmiştim. Böylece özleyip tekrar geri döndüğümde, sarıldığımda trance'in kokusunu doya doya içime çekecektim. Youtube'ta bulduğum eski bir şarkıyı (ki klibine detaylı değineceğim az sonra) tekrar tekrar dinler oldum. Bu şarkı Sylver grubunun 19 Mar 2001 (kaynak: discogs) tarihinde piyasaya çıkan şarkısı "Turn The Tide". (http://www.youtube.com/watch?v=7KbGJcxenDc >aha bu link de youtube'tan izleyemeyenlere gelsin. Bu adresi saklasınlar, ileride çok değerlenecek buralar. Şimdilik dutluk.)

Ben tabi şarkıyı gayet bu ilk çıkan 2001 versiyonuyla dinliyorum. Hele bir de yanlışlıkla 2010 versiyonunu dinlemiş olmam var ki, aman diyim. 2010 versiyonuyla kopkop gençliğinin yeni ilahları olmaları kaçınılmazmış bence.

Heeeeh, vidyoyu sayfamıza gömdüğümüze göre, incelemeye başlayabiliriz...

3 saniyelik deniz ve dalga sesiyle vundeba anlar yaşarken giren dıpçıkı dıp çık şeklinde bir müzik ilk olarak akıllara sahilde Kenan Doğulu'nun "Çakkıdı" isimli eserini dinleyen gençler olabileceğini getirse de, ne yazık ki gerçeğin aslında böyle olmadığını anlıyoruz. Zira Turn The Tide (ki kendisine bundan sonra ttt diyeceğim) 2010 un kendisi böyleymiş.

Derken vokalist ablamız Silvy ekranda arzı endam eyliyor. Bir ara müziği salla hacu hatuna gel moduna bürünüp, synth'e dokanan abinin elleri görünce kendimize geliyoruz. Sonra sahili gösteriyor, böyle yavaş yavaş (ne yavaş yavaşı be, sanki bedava ekmek dağıtıyorlar anasını niyolay ye ye) dolduğunu görüyoruz. Minili sarışınlar, kocaman güneş gözlüğü ve yarıçıplak zenci... ayrıca batmakta olan bir güneş, kum ve ağaçlar. Evet yazlık klip için herşey tamam.

Ablam vokale başlıyor, ve sahilde ne olduğunu anlayamayan gerzek party-people naapsak lan diye birbirine bakıyor. Bu sırada ufak bir ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum, abinin biri köşede sessiz sedasız, herşeyden habersiz soda içiyor.

İşte ne olduysa o sodadan sonra oldu. O son sodayı içmeyecektin be abi. Bir anda party people kendini dansa kaptırıyorlar ama yok böyle dans etmek. Hayır kendilerini öyle bir kaptırıyorlar ki dansa, Silvi apla ne oluyor lan diye çitleri aralıyor falan hatta. O da şaşırıyor haliyle, ama bozuntuya vermemek lazım. Bu sırada siyahlı synth abimiz de kalabalığın ortasında kalmış, ne içtiyseniz aynısından bana da getirin duruşunu atmakla meşgul. Grubun öteki elemanı da etrafta sağlam gacı varmı pozu kesip kalabalığı yarıyor.

Aha müzik yavaşladı (breakdown girdi), ve bizim party people yine mala bağladı. Boş boş Silvi abla napıcak diye bakıyorlar zannımca. Sonra ritm tekrar giriyor ve bir anda dans etmeye tekrardan başlıyorlar. Tamam daha önce de trance kliplerinde breakdown çıkışı anında dans veya hareket etmeye başlayan insanlar gördüm de.. Bunlar bir başka. Yemin ediyorum hatta bambaşka. Bu sırada bir soda darbesi daha geliyor bir abladan daha (bu arada kendisi epey hoşmuş, telefonumu veriyorum yaz, 0216...). Bu çevreye döküyor hatta. Öyle kaptırmış kendini müziğe. Hayır bir tarafta yavaş yavaş müziğe uyup ritm yükselsin diye bekleyen cool party-ppl var öte tarafta kendini kaptırmış, müzik olmasa da zıplamaya devam edecek kafa 1500 party-ppl. Allahım yarebbim nasıl bir kitle.

Sonra ritm yükselip, adeta şarkıya bir reklammış gibi alınan melodi girince zaten party zıvanadan çıkıyor. Sahili soda manyağı yapanlar mı dersin, gömleğinin önünü açıp bak ne kadar seksi six-pack im var diyenler mi dersin, kameraya abi beni de çekin bakışı atarak dans edenler mi... Bu grup kesin Belçika televizyonlarında yoldan geçen insan gibi rollerde yer alıp sesini duyuramamış şanssız figüran kitlesi yav. Ama iyi ki de şanssızlar, zira Avrupa sineması böyle bir grubu kaldıracak düzeye henüz gelmedi.

Hayır herşeyi geçtim, anladığım kadarıyla kafanın üstünde soda çevirmek bu grup için bir ritüel halini almış. Ortaya koydukları şahsın etrafında yuvarlak oluşturup soda damlalarını izliyorlar deliler gibi. Ciddi fantastik.

Sonra bir flash efektiyle bir anda club'a ışınlanıyoruz. Orda da ablam şarkı söylemeye devam ediyor. Bu sırada ekrana yine grubun diğer elemanı geliyor, poz kesmeler falan. Ama dikkatinizi ona değil ensesindeki zenciye verirseniz bambaşka dünyanın kapılarını beraber açabiliriz bence. O nasıl bir surat ifadesi yarabbim yav. O nasıl bir sıfat, nasıl bir... Omaygaş yav. Sıfatına sıçtığımın kara kas yumağı.

Heaaah gelelim klibin en can alıcı noktasına. Silvi ablamız barın üstünde oturuyor "with" bir adet mini etek. Baktılar, Silvi ablam yaşını başını aldı, kartlama emareleri var, hemen verelim bacağı hönkidi hönki hormon pompalatalım. Hem unutmamak lazım Sex Sells. Bi sonraki sahnede de ablamızı bara yarı yatırmış halde buluyoruz ki... abla demek bu saatten sonra içimden gelmiyor. İçim yanıyor içim.

Yine manyağa bağlamış dans eden kitle, ve bu sefer artık bokunu çıkarıp başparmakla soda kapağı açan bir abimiz var. Klark Kent gelse elini öper, öyle bir güç, öyle bir kudret.

Müziği duyunca üstünü çıkaran abime de saygım sonsuz. Zira ondaki özgüvenin 10da 1i bende olsa bugün çok farklı yerlerde olabilirdim. Yalnız üstünü çıkardıktan sonra birinin ona ringe çıkmadığını söylemesi lazım. Zira en son ona benzer bir sahne gördüğümde, sahnede Van Damme da vardı.

Hele klibin sonuna doğru terden götü göbeğine yapışmış, tşörtü transparana dönmüş bir hatun şahıs var ki... Eminim 3.5 kayseri pastırması kokusundadır.

Ve klibimiz Silviciğim barın üstünde yatarken bitiyor. Sonrası da sizin hayal gücünüze kalmış.

Müzikalite olarak gerçekten yerlerde sürünen bir 2010 versiyonuna en az müzik kadar kötü olan bir klip çekilmesi en azından canım klibi bu şarkıyla ziyan etmemişler diye içimi rahatlatsa da, gece rüyamda orda oynayanlardan biri olmazsam kendimi şanslı sayacağım.

 Bir de şarkının ilk çıkan haline bakalım;







Hey yavrum be ne varsa eskilerde var. Daha 8. saniyede giren bassline'ı ile şarkı gayet hoş gelmekte kulağa. Ardından her davul vuruşuyla kalp atışının gösterilmesi hoş bir detay bence. Melodik ve volakik açıdan fazla hareketin bulunmadığı giriş kısmında gayet tek düze gitmesi aslında şarkıyla yakalanan uyumun şahane bir hali.

Ardından giren vokal (you have the bravest hearth, strongest emotions) ile abinin yüzüne yapılan yakın çekim de benim hoşuma kaçtı mesela.

Bunlar dışında klibin sürekli ağır bir hava geçiyor oluşu, fps oranının düşüklüğü falan hep şarkının moduyla müthiş uymuş.

Abime kalp masajı yaparlarken camdan izleyen Silvi ablanın gençliği gözümüzden kaçmıyor. Çok değişmişin be abla. Yaşlılık değil de olgunluk gelmiş üstüne. Nerdeeee o düşük kaşlı Silvi köyümün güzeli, nerde barda yatan Silvi...

O çeşmeden önce 1 damla sonra da ardından taşarcasına akan suyun ağır çekimdeki hali... Bir trance klibinde olması gereken en klasik sahnelerden biri. Trance'in bir iş, oluş, hareket bildiren müzik olduğunu görsel algılarımızla tasdik etmemizi sağlıyor adeta.

Ablamız ameliyata giriyor, bu sırada ara ara ekrana gelen çiçeğin rengiyle ablanın ruj tonlarının aynı olması insanın içinde ufak ufak haleluyalar yaratmıyor da değil. Abimizin kalbi açıyor mıncıklıyor falan filan birşeyler yapıyorlar ve ameliyat başarıyla tamamlanıyor.

Ablamız bir öpücük alıyor abiden, ki ben böyle hoş bir kareyi birçok aşk filminde görmemişimdir. Çok hoşşş... Bundan 10 sene önce olsaydı benim ol Silvi, evimin kadını trance'imin solisti ol Silvi derdim kendisine. Herşey iyi güzel oh abi kurtuldu mutlular artık derkeeeeen, klibin bize son dakika sürprizi var. Ve çok büyük bir hassssiiktiiiiir ile bitiyor klip. Ayağına sokam Silvi. Gitti lan gül gibi çocuk, vallaha gitti. Geçmişteki Silvi, sen bana gel Silvi. Gitti çocuk Silvi.

İşte böyle sevgili klipseverler, trancerlar, bu yazıyı okuyanlar... İçim parçalandı yeminle diyorum. Yılların şarkısını ne hale getirmişler yav.. Utanmaz arlanmazlar! Netmişler sana törn dı tayd...

Gerek klibiyle, gerek müzikal altyapısıyla bir klasiğin daha içine nasıl sıçılırın da sonuna geldik. Hepiniz kalın sağlıcakla.

art!
TTT-Klasik Versiyonu
TTT-2010
discogs
Lyrics

"Netmişler Sana" yazısına bir kimsecik bile yorum yapmamış!

Yorum Gönder

Çok mecburi değilse küfür etmeyin. Bir de emoysanız yorum falan yazmayın. Yazacaksanız da düzgün bir Türkçe ile yazın. Olm vallaha anlamıyorum lan!

 

Kopi-Rayt!

Kopirayt da denmekte gerçi kendisine ama kullanım ve kıllanım koşulları sanki daha bir türkçe, daha bir bizden, senden benden geldi kulağıma ya da parmağıma...Buralarda bir yazıyı beğendiysen eşle dostla paylaşmaktan çekinme. Yok eğer, o yazının tamamımın veya bir kısmının senin olduğunu düşünüyorsan, veya içindeki bir öğenin senin olduğuna inanıyorsan, arkadaşım de ne iş? Haberleş benimle... Hacı ne iş diye sor bana. Bir sor neden diye... Belki de istemeden yaptım?! Öyle işte, aklına takılanı sor bana. Yazının altına yorum yap veya mail at. Mutluluğun resmini bulursan bana da forwardla hatta. Sahi o forward mailleri de hiç sevmem be... Ama mutluluğun resmi bir başka be cankanım... Yolla bana, forwardla... Unutma ama hemi?

Firefox güzel gösteriyor...

Bu site en iyi firefoxta görüntülenir. Evet yandaki abla kadar iyi bir şekilde görüntülenmese de, sitenin genel olarak bazı ayarları, görüntü hedeleri falan filan firefox ile daha bir cillop olmakta. Renkliler daha renkli beyazlar daha beyaz gözükmekte. Firefox evinizin tilkisi... Kullanın kulandırtın. Bu vesileyle eğer siteyi ziyaret ediyorsa pek sevgili fox-kızı Alexandra Ansgar(ki kendisi resimdeki apla)’a ve Avşar kızı Hülya Avşar’a da sevgilerimi sunuyorum. Sahi neden Avşar kızı? Yani bi Sevtap Parman’a neden parman kızı denmiyor ki? Bak merak ettim şimdi.

Portakalı saydım...

O değil de benim portakalı soyup, başucuma koymam gerekiyordu, yanlış yaptım. neyse...

kişi taze düştü.