Küçükken dinlediğim masalların etkisinde fazla kalırdım ben. Kah prensesi kurtaran prens olurdum kah çoko prens... Biraz büyüdükçe, masalların gerçek olamadığını anladım. Ama hep içimde keşkelerle yaşadım bugüne kadar...
Büyüdükçe zaman geçiyor, zaman geçtikçe de büyüyordum. Karikatürlere ilgi duymaya başladığımda 12-13 yaşlarındaydım. Bir dönem L-Manyak derken Lombak oradan da Kemik çok sever okur oldum. Kemikte durdum da zaten. Bir daha beni Kemik kadar güldüren bir yayın gelmedi. Güldürmeyi geçtim, kahkaha attıran bir yazılı basın elemanı olamadı maalesef. Kemik'teki karakterleri sor desen sayarım. Düşün sen sor diyorsun ben sayıyorum, neyse saçmaladım.
Hani ufak çocuklara babaları tuttukları takımların 11ini ezberletirler ya, o da ne kadar manyak bir durumdur arkadaş. Daha akrabalarının isimlerini bilmeyen ufacık "veled-i meşru" kalkar, kıllı mıllı, hayvani 11 herifin ismini bilir. Heh işte o hikayedeki ufak çocuk benim amçoğlu a.k.a emmoğlu! Hikayedeki çocuk bensem hikaye de biraz değişik olmak zorunda ya. Futboldan ziyade karikatür dergisi karakterlerini bilirdim işte ben de. Daha iyi hem, hayali karakterler bir kere. Yaptıkları hatalar aslında kasti oluyor, güldürüyor eğlendiriyor. Futbolculardaki gibi tonla da küfür yemiyorlar hem.
Neyse, hal böyleyken hala zihnimde bir yerlerde, (takriben bilinçaltımda) o karakterleri saklıyor ve kimi zaman bazı durumlarda onları anabiliyorum.Fakat hiç birini bugünki gibi anmamışımdır emin olun. Şöyle ki, bugün bankadan çıktım, kulağımda müziğim (bkz: Jason Cortez) (ve hatta biraz daha bkz: hard trance) yolda müziğe uyar biçimde hızlı hızlı yürürken, karşımda yaklaşık 140 150 boylarında, pos bıyıklı bir Anadolu yiğidi amca gördüm. Fakat o görüş ki, olmaz böyle bir durum. O amca ki, güzeller güzeli, dünyalar tatlısı, haşin bakışlı yufka yürekli... O ki cihan fatihi... O ki... of of fena şiştim koftiden heyecan yapmaktan. O ki kukular bekçisi... harbi harbi "Kuku Bekçisi" Adem efendiydi yav adam. Amcamla göz göze geldim, işte o an, o an ki... bin yıldır, yaldır yaldır yanan mum söndü, mahallenin kekemesi rap yaptı, ağaçlar devrildi ve kulağımdaki müzik durdu. Bir an hayat durdu.
Eski bir dostu görmek gibi geldi bana. Sevindim, çocukça bir hevesle. Ve herşeyden önemlisi aslında kuku bekçisinin gerçek olduğuna inandım. Tıpkı Şerafettin'e olan inancım gibi... Artık Noel babaya da inanıyorum, Noel ruhuna da... Nasreddin Hoca'nın Kel Oğlan'ın gayri meşru babası olduğuna da inanıyorum artık... Ve anne, artık pikniğe gittiğimizde söz uslu bir herif olacam(21 yaşından sonra çocuk dersem Çocuk Esirgeme Kurumu salar üstüme ne kadar çocuk varsa, gidin parçalayın diye, sonum Vinyan filmine benzer esirgeyen Allah koru yarab!). Sırf şirinleri görebilmek için. Hatta belki biraz dikkatli olursam Gargamel'in bile çığlıklarını duyarım ha, ne dersiniz?
art
"Masallara inanmak!" yazısına bir kimsecik bile yorum yapmamış!
Yorum Gönder
Çok mecburi değilse küfür etmeyin. Bir de emoysanız yorum falan yazmayın. Yazacaksanız da düzgün bir Türkçe ile yazın. Olm vallaha anlamıyorum lan!