Türk Dizilerindeki Devam Sorunu

Çok fazla televizyon seyretmeyen biri olarak (hemen bir parantez açıyorum; zamanınımın büyük çoğunu bilgisayar karşısında geçiriyorum. bu zamanı bir kızla geçirsem muhtemelen şimdiye evlendiydik) tv dizilerinden fazlaca haberdarım. imkanım olursa kaliteli yapımları (lost, supernatural,prison break...) dvd den takip etmek daha kolay ve güzel geliyor. Türk dizilerinde bir aralar töre muhabbeti vardı. canı sıkılan kanal töre dizisi yapıyordu. neyse ki şimdi biraz daha çeşit var televizyonda. ama yine de tatmin edici yapımlar pek yok.

bu zamana kadar en çok keyif alarak izlediğim dizi ikinci bahar oldu sanırım. hele hele sezen aksulu yaşar gagalı bölüm.. (sahi yaşar gaga diye biri vardı bir aralar. noldu ona? ) sanırım ikinci bahar gerek oyuncu kadrosuyla, gerek senaryosuyla gerek ise çekildiği ortamlar itibariyle çok bizden oldu. çok gerçekçi... ve bitmesi gerektiği gibi de bitti. uzatılmadan, rating kaygısına düşmeden... böyle yapımlar çok uzun zamanda bir geliyor sanırım.

Dizileri sırf reklamlarından takip edebilen biri olarak, biraz fazla biliyorum sanırım. Annemi her seferinde sen nereden biliyorsun diye sordurtmayı başarabilmek, bunun somut br sonucu.

Gençlik dizileri var mesela bu aralar. kavak yelleri mesela. lan insan çocukluk arkadaşına aşık olur mu? hadi oldun diyelim. insan arkadaşının arkadaşına aşık olur mu? hadi oldun diyelim... lan böyle saymaya kalkarsam dizinin sonu gelmez. ki gelmiyor da zaten. uzattılar da uzattılar diziyi. gayet gereksiz oldu. Dawson's Creek havaları Türkiyemde sökmez ağalar. Bize ters böyle şeyler. Delikanlı adam çocukluk arkadaşına o gözle bakmaz. Hadi olur aşktır... işte... bir an gelir bir bakıştır falan filan da... insan en yakın arkadaşının çıktığı kıza (o da en yakın arkadaşı ya) bakar mı lan kakalak?

kaliteli oyuncu kadrosuyla başlayıp giderek kötüleşen diziler var bir de. Amerika da Heroes ve Prison Break, Tr'de ise Yaprak Dökümü buna örnek verilir zannımca. Gerçi Amerika'daki örneklere bakıp bir de TR ye bakınca... Gayet yanlış bir örnek gibi ama.. Adamlar efekt konusunda aşmışlar be.. Gerçi PB de öyle ahım şahım efekt yoktu ama.. onda da 1. sezon kurgusu... yardır babam yardırdı resmen. sahi bu yaprak dökümü nereye gidiyor? son bölümde prison break izleyenler gibi yaprak dökümünün finali de izleyenlere bela andırır mı? tövbe selamın kavlen... diziyi uzattılar da uzattılar. boku çıkana kadar oynatacaklar zannımca. geçen sezon fragmanlarda bu son bahar son baharımız olacak dediler, aha bitiyor diye bayramlıkları giyip 7 mahalleyi dolaştım, eğlence yaptım ama.. nafile. para tatlı geldi yapımcılara. kaliteyi paspas niyetiyle süründürmeye devam...

kalitesiz başlayıp hala devam eden diziler var ki bir de.. amaaaaaan aman... televizyonlardaki dizilerin %60 ı böyle be. nedir o küçük kadınlar? olmaz böyle rezil bir senaryo. yıllardır acıdan prim yapan Türk sineması (Emrah çok bariz örnek) artık acıdan prim yapan dizi sektörüyle evrilmiş yav... hoş değil...

en son olarak... sihirli annem ile başlayıp nereye kadar gittiğini bilmediğim boktan çocuk dizileri var ki... Türkiye'de diziler adına animasyon açısından en zenginleri maalsef ki onlar... Lan İnci Türkay.. Okuysan şunu bil kızım, Türk televizyonlarının içine sıçtınız...

Türk Dizilerindeki Devam Sorunu yazısına 1 yorum yardırılmış.

ömer sevinçtekin
18 Kasım 2009 21:08

Bir prison break ve ya heroes'le karşılaştırınca yaprak dökümünü türkiyenin içler acısı durumda oluğunu çok net görebiliriz.Çok güzel demissin iyi başlayıp kötü bitirdiler diye,sonu nereye gidecek belli değil diyerek.Kendimiz düşünmeliyiz şimdi bir adam pb izler heroes izler çünkü tamamiyle kurgu yeni ama bizim yaprak dökümü yıllar önce yazılmış bir roman başı sonu olayların hepsi belli neden bu diziyi izleyeyim ki ben?Eski üstadların yapıtlarında hala prim yapılıyo ama ortada hiç bir yaratıcılık yok sözüm ona senaristler de dizimiz reyting rekoru kırıyo diye her yerde söyleniyolar.

Yorum Gönder

Çok mecburi değilse küfür etmeyin. Bir de emoysanız yorum falan yazmayın. Yazacaksanız da düzgün bir Türkçe ile yazın. Olm vallaha anlamıyorum lan!

 

Kopi-Rayt!

Kopirayt da denmekte gerçi kendisine ama kullanım ve kıllanım koşulları sanki daha bir türkçe, daha bir bizden, senden benden geldi kulağıma ya da parmağıma...Buralarda bir yazıyı beğendiysen eşle dostla paylaşmaktan çekinme. Yok eğer, o yazının tamamımın veya bir kısmının senin olduğunu düşünüyorsan, veya içindeki bir öğenin senin olduğuna inanıyorsan, arkadaşım de ne iş? Haberleş benimle... Hacı ne iş diye sor bana. Bir sor neden diye... Belki de istemeden yaptım?! Öyle işte, aklına takılanı sor bana. Yazının altına yorum yap veya mail at. Mutluluğun resmini bulursan bana da forwardla hatta. Sahi o forward mailleri de hiç sevmem be... Ama mutluluğun resmi bir başka be cankanım... Yolla bana, forwardla... Unutma ama hemi?

Firefox güzel gösteriyor...

Bu site en iyi firefoxta görüntülenir. Evet yandaki abla kadar iyi bir şekilde görüntülenmese de, sitenin genel olarak bazı ayarları, görüntü hedeleri falan filan firefox ile daha bir cillop olmakta. Renkliler daha renkli beyazlar daha beyaz gözükmekte. Firefox evinizin tilkisi... Kullanın kulandırtın. Bu vesileyle eğer siteyi ziyaret ediyorsa pek sevgili fox-kızı Alexandra Ansgar(ki kendisi resimdeki apla)’a ve Avşar kızı Hülya Avşar’a da sevgilerimi sunuyorum. Sahi neden Avşar kızı? Yani bi Sevtap Parman’a neden parman kızı denmiyor ki? Bak merak ettim şimdi.

Portakalı saydım...

O değil de benim portakalı soyup, başucuma koymam gerekiyordu, yanlış yaptım. neyse...

kişi taze düştü.